Üsküp’te Gezilecek Yerler

Diğer Balkan şehirlerinde olduğu gibi Üsküp’teki gezilecek yerler listesi genellikle de bir çok Osmanlı eserinden meydana geliyor. Balkanların en güzel şehirlerinden biri olan Makedonya’nın başkenti Üsküp, 1392 yılında Osmanlı himayesine girmiş ve 500 yıldan fazla bir süre topraklarımız arasında yer almış bir şehir. Üsküp’e geldiğinizde aşağıda sıralamış olduğumuz şehrin en önemli turistik mekanlarını rahatlıkla görebilirsiniz.

Listede adı geçen yerleri inceleyerek kendinize güzel bir gezi planı hazırlayabilir ve serbest zamanda ayrıca görmek istediğiniz yerleri ziyaret edebilirsiniz. Sizin için derlediğimiz Üsküp’te Gezilecek Yerler listesindeki şehrin en popüler yerlerini Interbus seyahatiniz esnasında ziyaret edebilirsiniz.

Üsküp Gezilecek Yerler / Tarihi ve Turistik Mekanlar / Müzeler

Listedeki turistik yerler hakkında detaylı bilgi için merak ettiğiniz yerin üzerine tıklayabilirsiniz.

Üsküp Gezi Rehberi linkine tıklayarak Üsküp’te gezilecek yerler hakkındaki tüm genel bilgilere ulaşabilirsiniz.

üsküp gezilecek yerler

Üsküp’te Gezilecek Yerler

Kabul etmeliyim ki Üsküp ile ilgili bir şeyler yazayım dediğimde aklım epeyce karıştı. Zaten burada geçirdiğim süre içinde de pek farklı değildim. Gezerken iki zıt kutup farklılığı baya baya hissediliyor. Yapılardan, davranış şekillerine ve konuşma üslubuna kadar bir dolu farklılıkla karşılaşmak mümkün.

Şehrin sanırım en çok turist çeken yeri Makedonya Meydanı. Bu son derece geniş meydanı Büyük İskender Heykeli ve onu çevreleyen bir peyzaj çalışmasıyla süslemişler. Etraftaki sokaklardan görülmek istenen çok yere yürüyüşle ulaşmak mümkün tabii önce meydanda vakit geçirme isteğinden sıyrılmak gerekiyor. Tek sorun meydan çevresinde bulunan inşaatlar. Kısa zaman içinde turizmde sınıf atlamak istediklerinden meydan ve şehir düzenlemesine girişmişler. Biten yapılar genellikle Bizans kültürünü yansıtıyor ve her birinin birbiriyle uyumu da göze çarpıyor. Ancak şehirlerin sıcaklığı ve yaşanmışlığı gibi ilgi alanlarınız varsa bu inşaatlardan çıkanlar size oldukça soğuk ve donuk bir şehir hissi verecektir ki bende öyle oldu.

Üsküp köftesine geçmeden önce biraz gezmek iyi olur dedim ve ilk olarak Rahibe Teresa Evi‘ni ziyaret ettim. Meydandan çarşı zıttına doğru ilerleyince karşınıza çıkan mütevazi bir ev. Müzeye dönüşmesi yalınlığını bozmamış ancak bunun bir kopya olduğunu da eklemeliyim. Gerçek evi bir yangında kaybetmişler ve yerine kilise inşaa edilmiş daha sonra bu nobelli aktiviste saygı için evin tam bir kopyası asıl evin yan arazisine yapılmış. Burada Rahibe Teresa adına tüm bilgilere ulaşmak mümkün ayrıca görevliler sizinle seve seve her bilgiyi paylaşıyor ve usanmadan her sorunuzu cevaplıyorlar. Meydan ve Rahibe Teresa Evi arasında dümdüz yürürken Zafer Kapısı‘nı da görebilirsiniz. Graffiti ve posterlerle bezendiğinden azıcık dikkat gerektirebilir. Evin etrafında dolaşırken ilgimi çeken biraz alakasız diğer konu da hayvanlar oldu. Avrupa’daki sokak hayvanına bakış durumu burada hemen hissediliyor. Hayvanat bahçesindeki hayvanlarının mutluluğu ile fazlaca övünen halkın sokaktaki yaralı hayvanlara karşı acımasızlığı pek şaşırtıcıydı.

Geri dönüp Taş Köprü‘ye geçiyoruz. Meydan ve çarşıyı birbirine bağlayan, 214 metrelik bir Osmanlı yapısı. Şimdiki halinde biraz gölgede kalmış. Zamanında şehrin ortasından geçen Vardar Nehri‘ne karşı duran ve iki yakayı birleştiren köprü, şimdilerde manzaralı fotoğraf çekmek için kullanılıyor zira paralelinde yeni köprüler ve köprülere eşik eden kafeteryalar açılmış. Anlaşılan o ki zamanla nehrin etrafı suya yakın, ilgi çekici lokantalar ve kafeteryalarla dolacak.

Taş Köprü’den eski çarşı tarafına geçince yine tüm şehirde olduğu gibi tarihi görünümlü ancak yeni birçok heykelle karşılaşıyorsunuz. Çarşıya geçmeden önce buralarda biraz dolanmak ve düzenli yayın yapılan klasik müzikte biraz dinlenmek mümkün. Bu tarafta nehir kıyısından müzik eşliğinde devam edince tiyatro ve opera binası, milli müze, soykırım müzesi gibi yapılar ziyaret edilebilir. Saat 18’de tamamı kapatılıyor bu yüzden kaçırmak istemeyenler biraz hızlı davranmalı. Nehir kıyısında koca koca ve bembeyaz Bizans yapısı görünümlü binalar bunlar, hepsi yanyana. Kaybetmek yada es geçmek oldukça zor zaten.

Çarşı tarafına geçince bir dünyadan başka bir dünyaya geçmiş gibi oluyorum. Taş arnavut yollarla kaplı, eski Osmanlı zamanında yürüyormuş hissi veren bir yer burası. Hanlar, kıraathaneler, hamamlar, sokak kedileri ve bana kızçem diye hitap eden insanlarla dolu bir çarşı. Türkiye’den gelen ürünlerin de satıldığı, çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu bir bölge. Meşhur köftenin yanında rakı ve ayran bulabileceğiniz, gezerken akide şekeri tadabileceğiniz tarzda. Bursa’da eski bir mahallede geziyor gibi. Öyle ki burada Bursa’dan babaanneme komşu olmuş biriyle bile tesadüfen tanışabildim. Dinlenmek, çay içmek ve Milenyum Haçı‘na uzaktan güzelce bakabilmek için harika bir alan burası. Sıcak, samimi, rahat ve bence çok ilgi çekici. Diğer yakadaki ihtişam ve buradaki basitlik şehrin iki yakasını sanki birbirinden görünmez bir bıçakla ayrılıyor gibi. Zevkinize yada ruh halinize göre iki yakadan birinde keyifle vakit geçirebilirsiniz.

Benim tercihim, önce Makedonya Meydanı ve etrafını gezip sonra Taş Köprü’den karşıya geçmek oldu. Müzeler gezildikten, merak edilen yerler görüldükten sonra çarşı tarafında yemek yemek, dinlenmek hatta sokak müzisyenleriyle dolu ve iki yakayı da gören çay bahçelerinde şehri izlemek oldukça keyifliydi. Şehirde geceyi sonlandırmadan biraz eğleneyim derseniz meydan tarafı bunun için çok uygun. Üstelik etrafta kalabilecek de çokça yer var. Böylece biraz tarih biraz da modern eğlence benim için yeterince iyiydi.

Vardar Nehri’nin ikiye ayırdığı kentin bir tarafında Türk Çarşısı ve Osmanlı eserleri yer alırken nehrin diğer tarafında ise ilerleyen yıllarda yapılmış birçok önemli meydan, kilise ve müzeyi görebilirsiniz. Özellikle şehrin Türk Çarşısı bölümünde gezerken kendinizi adeta güzel bir Anadolu kasabasında geziyor gibi hissedebilirsiniz.

 

Menü